Kur’ân İlimleri manasında olan (Ulûmü'l-Kur’ân) kavramı; bilmek, anlamak, kesin görüş sahibi olmak anlamındaki “ilm” kelimesinin çoğulu olan “ulûm” ve “Kur’ân” kelimelerinden oluşan bir isim tamlamasıdır. İlim kavramı ıstılahta; meseleleri delilleriyle bilmek-idrak etmek anlamında kullanılmaktadır. Kur’ân kelimesi ise meşhur anlamıyla okumak anlamına gelen “ka-ra-e” fiilinden türeyen bir isim olup, Cebrâîl Aleyhisselâm vasıtasıyla Hazreti Muhammed Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’e yirmi üç senede peyderpey indirilen, mushaflarda yazılı olan ve bizlere kadar tevatürle nakledilen, tilâveti ile ibadet olunan, Fâtiha sûresi ile başlayıp Nâs sûresi ile sona eren Allah Teâlâ’nın mu‘ciz kelâmıdır.” İzâfet terkîbi olarak “Ulûmü’l-Kur’ân” mutlak bir ifade olarak “Kur’ân’la alâkası olan bütün ilimler” anlamını taşımaktadır. Bu terkipte “ilim” kavramının çoğul olarak kullanılmasının sebebi, Kur’ân ile ilgisi olan yalnızca bir tane ilim değil ona hizmet eden ve ona dayanan bütün ilimlerin kastedilmiş olmasıdır. Dolayısıyla Tefsîr, Kırâat, Resm-i Osmânî, İ‘câzü’l-Kur’ân, Esbâbü’n-Nüzûl, Nâsih-Mensûh, İ‘râbü’l-Kur’ân, Garîbü’l-Kur’ân ilimleri, Din ve Lügat ilimleri vb. bu guruba girmektedir. Bir diğer tarife göre de Kur’ân’a hizmet eden veya Kur’ân’a dayanan ilimlere Ulûmü’l-Kur’ân denir.
et-Tibyân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, Muhammed Ali es-Sâbûnî Hoca Efendi’nin dini terviç adına özelde ilim erbabının genelde ise tüm Müslümanların Kur’ân-ı Kerîm’i kolayca ve güzelce anlamaları için kaleme aldığı güzide eseridir. Sâbûnî Hoca Efendi’ye göre Ulûmü’l-Kur’ân’dan kasd olunan; nüzûl, cem‘, tertip, tedvin, esbâb-ı nüzûl, mekkî-medenî, nâsih-mensûh, muhkem-müteşâbih ve bunun gibi pek çok araştırmaları kapsayan, bu yüce kitapla alakalı konulardır. Kur’ân ilimlerini incelemekten maksad; Resûlüllâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’den gelen beyan ve açıklamanın, sahâbe ve tâbiînden -Allah onlardan razı olsun- nakledilen Kur’ân ayetleri tefsirlerinin ışığı altında Allah Azze ve Celle’nin kelamını anlamak; müfessirlerin tefsirde takib ettikleri yolu ve üsluplarını bilmek, müfessirlerin meşhurlarını açıklamak, müfessirlerden her birinin özelliklerini ve tefsir şartlarını ve bu ilmîn diğer inceliklerini bilmektir. Başlıca “et-Tibyân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân” eserinde işlenen konular
Asrımızın önde gelen âlimlerinden biri olan Şeyh Muhammed Ali es-Sabuni (Rahimehüllâh); 19 Mart 1930’da Suriye’nin Halep şehrinde doğmuştur. Küçük yaşlarda ilme adanmış, ilk tahsilini babası Şeyh Cemîl Efendi’den almıştır. Yanı sıra Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden Şeyh Muhammed Necib Sirac, Şeyh Ahmed eş-Şemma, Şeyh Muhammed Saîd el-İdlibî, Şeyh Râgıb et-Tabbah, Şeyh Muhammed Necib Hiyata ve diğer bazı âlimlerden dersler almıştır.
Şeyh Muhammed Ali es-Sabuni hazretlerinin ailesi, ilim ile şöhret bulmuş soylu ve köklü bir ailedir. Muhterem babası Şeyh Cemil es-Sabuni’dir. Şeyh Cemil Efendi (Rahimehüllâh), Haleb Emevî Camii Müdürü, belâgat, lügat ve dinî ilimler ile asrının âlimleri arasında şöhret bulmuş seçkin bir zattır. Oğlu (Sabuni Hoca Efendinin) ilk hocası olup çocukluğundan beri kendisine Kur’ân-ı Kerîm, lügat ve farz olan dinî ilimleri güzel bir şekilde öğretmiştir. Oğluna son derece değer vermiş ve pekçe ilgilenmiştir. Hatta oğlu henüz 17 yaşındayken kendisini evlendirmiştir. Şeyh Cemîl Efendi, âlim-âbid olmakla beraber aynı zamanda çok sağlam bir hafızlığı vardı. Öyle ki Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere Fâtiha’yı okur gibi okur ve Arap kurrâları arasında şöhret bulmuş şu sözü sıkça tekrarlardı: “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz.” Şeyh Cemîl Efendi vefat edeceği gün ailesi etrafında toplanmış, oğlu Sabuni Hoca Efendi de Kur’ân okuyordu. Hüznünden sebep âyetleri karıştırıyor ve bir sûreden başka bir sûreye geçiyordu. Şeyh Cemîl Efendi sekerât-ı mevt hâlinde olmasına rağmen oğlunun hatalarını düzeltiyordu. Bu haldeyken canını teslim etmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin.
Aynı şekilde Muhterem annesi (Esmâ Dervîş)’te âbide, müttakî, zâhide, çokça oruç tutan, zikreden, geceyi ihya eden ve şükreden bir hanımefendidir. Çocuklarını takvâ ve Resûlüllâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in sevgisi ile yetiştirtirmiştir. (Sabuni Hoca Efendi’nin) Annesi son derece rikkat sahibi, kalbi yumuşak olup Resûlüllâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in adı anıldığında her defasında gözünden yaşlar gelirdi. İbadeti ile meşhur olmuş bir kimseydi. Öyle ki 90 yaşında olmasına rağmen ikindiden yatsı vaktine kadar yürüyerek Kabe’yi tavaf ederdi. Son günlerini hastanede baygın geçirmesine rağmen her ezan vakti şehadet parmağını kaldırırdı. Bu durum vefat edene kadar devam etmiştir. Vefat edince Cennetü’l-Muallâ’ya defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin.
Sabuni Hoca Efendi’nin anlattığına göre sürekli olarak yanında hazır bulunduğu hocası Allâme Muhammed Saîd el-İdlibî (kendisini çok sever, ilgi gösterir ve) şöyle derdi: “Hocamın bana buyurduğu duası ile sana dua edeceğim; “Allah’ım! Ali’yi senin dinin üzerinde sabit kıl. Onu ihlaslı eyle.” Sabuni Hoca Efendi devamında; o gün için basit bir dua olduğunu düşünmüştüm. Halbuki yaşlanınca o duanın eserini gördüm ve bundan sonra bütün talebelerime bu şekilde dua etmeye başladım.
Şeyh Muhammed Ali es-Sabuni (Rahimehüllâh) hafızlık başta olmak üzere lügat, ferâiz ve diğer şer‘î ilimleri babasından öğrenmiştir. Öte yandan Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden farklı farklı dersler tahsil etmiştir. İlim ve irfan yuvası bir evde yetişen Sabuni Hoca Efendi, 16 yaşındayken minbere çıkararak vaaz vermeye başlamıştır. Lise eğitiminin ardından 1952 yılında Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesini bitirmiş, daha sonra aynı üniversiteden İslam Hukuku (Şer‘î Kadâ) bölümünde tahassüs eğitimini de tamamlamıştır. Buradan (Ezher’den) şeref diploması alarak 1954 yılında mezun olmuştur. 1954 yılında Ezher’den, (günümüzde doktora olan) el-Âlimiyye diplomasını almaya hak kazanmış olan Sabuni Hoca Efendi, daha sonra tekrar Suriye’ye dönmüş ve 8 yıl tedris faaliyetinde bulunmuştur. Suriye’de 8 yıl tedris hayatından sonra Suudi Arabistan’a hicret etmiş ve Mekke-i Mükerreme Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Eş-Şerîa (Şeriat) Fakültesinde dersler vermeye başlamıştır. Burada 28 yıl tedris hizmeti yapmış birçok üniversite hocaları yetiştirmiştir. Aynı zamanda Ümmü’l-Kura Üniversitesi’nde birçok eserin tahkikini yapmıştır. Şunu da belirtelim ki Sabuni Hoca Efendi uzun yıllar Suriye Âlimler Birliği başkanlığını da yürütmüştür.
Hiç şüphesiz bir kimseye hikmet (ince anlayış) verilmişse o kimse büyük bir manevî devlet (kazanç) sahibi olmuş demektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: «Kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir.» Şeyh Muhammed Ali es-Sabuni hazretleri de bu büyük devletle müşerref olmuş kimselerdendir. Zira Sabuni Hoca Efendi’nin oturduğu mahallede sesi güzel Cezayir’li olan bir imam vardı. Bu imam namazı çok uzatırdı. Sabuni Hoca Efendi’nin en küçük oğlu bu duruma rahatsız olmuş, ancak bu durumu nasıl imama izah edeceğini bilmemişti. Bu sebeple konuyu babasına anlatmış, babası da kendisine şu tavsiyede bulunmuştu: “İmama git ve ‘Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın’ hadisinin sıhhatini sor.” Çocuğu babasının kıymetli nasihatini dinleyip dediğini yapmıştı. Bu olaydan sonra imam, çocuğun meramını anlamış ve bir daha namazı uzatmamıştır.
Şeyh Sabuni Hoca Efendi her sabah namazından sonra gizlice çıkar, en güzel yemekleri alır ve Mekke fakirlerine dağıtırdı. Harem etrafında bulunan fakirlere de para dağıtırdı. «Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz.» âyeti gereğince eskimiş parayı değil, yeni parayı seçer koku sürer sonra verirdi. İhtiyaç sahibi kimseleri mümkün mertebe gözetir ihtiyaçlarını giderirdi. (Radıyallâh-Rahimellâh).
Babası Şeyh Cemîl Efendi’nin “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz” nasihatiyle amel ederek bol bol Kur’ân’ı tekrar ederdi. Bunun bereketini görmüştü, öyle ki 91 yaşına ulaşmasına rağmen unutkanlık yaşamamış, ilmî meseleleri ve yazdığı kitapların muhtevasını unutmamıştır.
İlim bakımından son derece bilgili ve insanlarla iletişimi çok sıcak olan Muhammed Ali es-Sabuni hazretleri, vakarlı bir kişilik sahibiydi. Peygamber Efendimizin ahlakını aynen yaşayan bir şahsiyetti. İlmi tercih eden ve bunu da yaşantısına rehber eden birisiydi. İlmiyle âmil, ihlasıyla kâmil, ibadetleriyle âbid, zikriyle zâkir, şükrüyle şâkir ve islamın tervici için kendisini ilme adamış mümtaz bir din âlimiydi. Şunu da belirtmek gerekirse; Şeyh Sabuni Hoca Efendi’nin engin ilmi ve güzel şahsiyeti eserlerine de aksetmiş gerek metodu ve gerekse içeriği açısından kıymetli eserleri çok beğenilmiş ve dünyanın birçok yerinde ders kitabı olarak henüz okutulmaktadır. Son olarak; ünlü âlim Muhammed Ali es-Sabuni hazretleri, asırlarca Dîn-i Mübîn İslâm’ın bayraktarlığını yapmış olan Osmanlı’ya duyduğu sevginin neticesinde Türklere ve Türkiye’ye her zaman ayrı bir sevgi beslemekle tanınmış ve en küçük kızını da Türk olan bir gençle evlendirmiştir.
İslam dünyasının güzide âlimlerinden Suriye’nin Haleb şehrinde doğmuş, ilim ve irfan sahibi bir ailenin içinde yaşamış, 30 küsur sene ömrünü Mekke-i Mükerreme de geçirmiş, birçok eser telif ederek özellikle Safvetü’t Tefasir adlı tefsiriyle meşhur olmuş, “Hâdimü’l-Kitâb ve’s-Sünne” olan Şeyh Muhammed Ali es-Sabuni hazretleri, Türkiye’nin Yalova şehrindeki evinde 91 yaşında 19 Mart 2021 Cuma günü sabah saat 10:00’da hakkın rahmetine kavuşmuştur. Son saatlerinde «Dönüş ancak onadır» âyet-i kerîmesini tekrar ederek ruhunu teslim etmiştir.