Hadi geri verin bana zamanın geçmek bilmediği, acıların üst üste geldiği, çocukluğumun ve gençliğimin sırtıma bir yük gibi bindiği menekşe kokulu sabahlarımdan hiç olmazsa birini. Hadi geri verin bana aynada asılı kalan gülüşlerimi, yastığımda sakladığım gözyaşlarımı. Hadi geri verin bana, hep boynu bükük baktığım sokakları, boş kalan diğer elimin sıcaklığını, pencerenin pervazlarına asılı kalmış hasretle bakan gözlerimin kirasını. Hadi geri verin, geceleri “Baba!” diye seslendiğim zamanları, sahipsiz bir yürekle bir kez görmek için adımladığım kaldırımları. Hadi geri verin…
* * *
Ömrü çilelerle örülmüş bir genç kadının başından geçenleri okuyunca bu kadar da olmaz diyecek, inanmakta zorlanacaksınız. Hayatın içerisindeki derin girdaplarda tek başına mücadele etmek zorunda kalan, hem gurbeti hem hasreti bir arada yaşayan, Hollanda-Türkiye arasında sıkışmış Aybike'nin yürek burkan hikâyesi sizin de gözlerinizden şebnem tanesi olup kayıp gidecek. O, hem içindeki seslerle hem de kendini yalnız bırakmayan gölgelerle konuşarak sahipsiz bir halde yaşamak zorunda kaldı. Her cümlesinde kendinizden bir şey bulacağınız bu roman acıların yoğurduğu bir kadınının onurlu bir şekilde hayata nasıl da tutunduğunu anlatmaktadır.