Şu bilinsin ki; dinimiz nikah müessesesine çok önem vermiş, bu konuda nişan gibi öncü sünnetler meşru etmiş, daha sonraki nikah akdi safhasında da bir takım şartlar, sünnetler ve edepler tayin etmiştir. Elbette ki her konuda hükümler belirlemiş olan hikmetli dinimizin vaz' ettiği hükümler olmasa insanların birleşmeleriyle hayvanların çiftleşmelerinin ne farkı kalır?
İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik bir Rabbi olduğunu bilmesi ve her konuda O'nun hükümlerine boyun eğmesidir. Tabii ki kâr ve zarardan münezzeh olan yüce rabbimizin koyduğu ahkama riayet hiç şüphesiz ki sadece kulların menfaatine olacaktır. Ama kul bu sınırları korumadığı takdirde aile yuvasında huzur bulamayacağı gibi, kabir hayatında da mahşer arasatında da ve nihayet cehennem azabında da asla rahat edemeyecektir.
Dolayısıyla nişan ve nikah gibi insan hayatının en önemli meselesi sayılan bir konuda Müslüman kulun bu kitapta yazılan hususları gözetmesi hiç şüphesiz kendi menfaati icabıdır.
Aksi takdirde nişanının sünnete muhalif, nikahının da çürük temeller üzere inşa edilen ve her an cehenneme doğru yıkılmaya mahkum olan fasit bir yapı olması kaçınılmaz olacaktır.
Kendi kârını ve zararını bilmekten aciz olan beşerin mutlaka Alim ve Hakim olan rabbinin tayin ettiği şeriat-ı garranın emirlerine imtisal edip yasaklarından kaçınması lazımdır.
İşte buna muvaffak olanlar iki cihan saadetine erişecekler, muhalefet edenler ise iki cihanda hüsrana uğrayacaklardır. Allah-u Te'âlâ cümlemize her işimizde hudûd-ı ilahiyyeyi muhafaza edebilmeyi nasip eylesin, her birimizin nikahını mübarek ve âkıbetlerimizi hayreylesin.