Bu yazılar kaleme alındığında, benden başka okuyucum yoktu. Zaten birileri okusun diye de yazmamıştım. Yazdıklarım, evvel zaman içinde, çoğu, yaşanan hadiselere karşı tepki olarak içimde birikmiş öfkeler veya yenilgiler yahut iç çekişmelerden ibarettir…
Hiç biri de bir seferde yazılıp öylece kalmış değildir. Bu kitabın bir tek, adı ve bir de en başta yer alan şiir hiç değişmemiştir. Diğerlerinin hepsine eklemeler, çıkarmalar yapılmıştır zaman zaman…
Bu kitaptaki yazıları ilk ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum. Zaten hem yazı hem değerlendirmeler açısından çoğu acemice olduğu için ‘acemilik’ dönemine ait olduklarını söyleyebilirim. Yaklaşık 20 yıldır yazdığım değişik hadiseler karşısındaki tutumumu ifade eden bu yazıların, 1999 yılında yayınlanması teklifini aldığımda, alıcı gözle baktım ve gördüm ki, bazıları hakikat olmaktan hayale geçmişler, bir kısmı da değişip hatıra olmuşlar. Biyografilerimde ‘Ahkâmsız Hükümler’ adlı bir kitabım da olduğu ibaresi düşmeseydi, belki bunları hiç yayınlanmayabilirdim. Yazıların gündeme geldiği kimi mahfillerde verilmiş yayınlanma sözleri, içerikte belki de “zülf-i yâr”e dokunan ifadelerden dolayı her seferinde başka bahara ertelendi. Hatta şu dakikada bile yayınlamasak mı acaba diye düşündüğüm oluyor. Fakat gerek cemaatler/cemiyetler, gerekse siyasi gelişmeler ve toplumsal olgunlaşmalar açısından nereden nereye geldiğimizi gösteren bir mikyas olduğunu o döneme ait çok örnekler içerdiğini gördüğüm için gelecekte bugünleri yazacak olanlar açısından yararlı olabilir düşüncesiyle yayınlanmalarını uygun gördüm. Üstelik ‘bir zamanlar nelerin konuşulduğunu, nelerin tartışıldığın, toplumun nelerle meşgul edildiğini’ hatırlattıkları için de okunmaya değer olduklarını siz de göreceksiniz.
Aslında çok kapsamlı olan ve 20 yıl boyunca biriken bu yazılardaki şahsi sayılabilecek ve o günü ilgilendirebilecek pek çok anekdotu ve değerlendirmeyi çıkardım. O yüzden hadiseleri tasvir ederken mümkün mertebe genel yargıları vermeye ve belli bir isim zikretmeden tabloyu aktarmaya çalıştım ve bir cemaatten veya cemiyetten söz ederken, onları incitmemek için sözü daha bir usturuplu kullanma ya özen gösterdim.
Bütünüyle başarabildim mi? Sanmıyorum!
Nitekim bundan dolayı şu eserin başına çok şeyler geldi, kırpıldı, biçildi, elendi ve böylece bu eser karşınıza geldi. Adı üstünde Ahkâmsız Hükümler. Bendeniz de ahkâmsız hükümler müftüsü. Onu bir ayna var sayın. Ondan incinmeye, ona kızmaya, bozulmaya gerek yok.
Sinirlerinizi bozan satırlarla karşılaştığınızda; omzunuza dökülen kepekleri size gösterdiği için ona teşekkür de edebilirsiniz, kızıp kırabilirsiniz de… Tercih sizin.
Tabii ki aynanın da kirli paslı olma ihtimali vardır. Veya bazen konveks bazen konkav hal aldığı yerler olabilir. Öyle zamanlarda da ‘bir zamanlar neler yaşanmış’ deyip geçerseniz bana lütuf, kendinize merhamet etmiş olursunuz.