Peygamberimiz (asv) "biz peygamberler topluluğu insanlara akıllarının miktarınca konuşmakla emrolunduk” buyurmuştur. Başka bir hadiste de "İnsanlara onların anlayıp kabul edeceği şekilde konuşun. Allah ve Resulünün yalanlanması hoşunuza gider mi?” buyurmuştur. (Makasidül-Hasene). Bu iki hadise göre İslamı diğer insanlara anlatan, tebliğ eden insanlar, muhatabın durumunu gözeterek onların anlayıp, kabul edeceği mevzulardan başlamaları gerekir. Merdivenin basamakları gibi eğitimin ve tebliğin de basamakları vardır. Eğer buna riayet etmezsek bazen, bazı insanlara faydadan ziyade, zarar verebiliriz. Kazanılabilecek insanları da kaybedebiliriz
Günümüzde halkın çarşafa karşı tedirginliği herkesin malumu. İslamı bilmeyen, yaşamayan veya yeni yaşamaya başlamış kimselerin yanında bu gibi mevzuları açmamak en iyisidir. Çünki bu kimseler, bazen bu gibi mevzuları kaldıramazlar. Ya itiraz ederek günaha girerler veya bizden ve islamiyetten soğurlar. Bu gibi kimselerle konuşurken ilk önce onların tedirgin oldukları, kendilerine zor gelen şeylerden değilde, İslamın güzelliğinden, islamı yaşamanın ehemmiyetinden bahsetmemiz ve onların islamı anlamalarına, sevmelerine, yaşamalarına vesile olacak mevzulardan bahsetmemiz gerekir. Eğer çarşafla ilgili bir mevzu açılırsa ve çarşafa hucum edilirse, bizim de delilli, ispatlı bir şekilde çarşafı müdafaa etmemizde gerekir.* (aşağıda gelecek) Bununla beraber çarşaf için "olmazsa olmaz” demeyip, islamın tedrici üslubu gözönünde bulundurularak açık kadınların başlarının örtmesinin bile büyük bir şey olduğu ifade edilmeli, fakat çarşafın en güzel olduğu, Allahın bundan daha çok razı olacağı da anlatılmalıdır.
Muhatabımız şuurlu bir müslüman hanım ise ona da çarşafı tavsiye etmek, çarşafa tarafdar olmasını sağlamaya çalışmak gerekir.
* Halkın çarşafa karşı tedirginliğin asıl sebebi, onun Kuran tarafından emredildiğini bilmemektir. Herkes tesettürün Kuranın bir emri olduğunu biliyor. Fakat onlar, yalnızca baş örtmenin yeterli olduğunu zannediyorlar. Delilli ispatlı bir şekilde çarşafın kuranın emri olduğu anlatılırsa bu tedirginlik büyük ölçüde kırılabilir (inşaallah).
ÇARŞAF HAKKINDAKİ AYET VE BU HUSUSTA MÜFESSİRLERİN BEYANI
"Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: ( başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde ) cilbablarının (dış örtülerinin) bir kısmı ile üzerlerini sıkıca örtsünler. Bu, onların (hür ve iffetli olduklarının) bilinip incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah, gafûrdur (mağfiret eder), rahîmdir (merhamet eder).”
Ahzab : 59
1- Sebebi nüzul : Medinenin fasıkları (münafıkları) kadınlara laf atarak onlara eziyet ediyorlardı. "Niçin müslüman kadınları rahatsız ediyorsunuz” denildiği zaman, "biz bunu yalnızca köle kadınlara yapıyoruz” diyorlardı. Allahü teala hür iffetli kadınların diğerlerinden ayırt edilmeleri için bu ayeti indirdi. (İbni kesir, Dürrül mensur) bu ayet tesettürün iddia edildiği gibi esaret değil, kadınların hürriyet ve asaletinin ifadesi olduğunuda gösterir.
2- Ayette geçen cilbabın tarifleri:
a) Baştan aşağı örten çarşaf, ferrace, car gibi dış elbisenin adıdır
b) Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir.
c) Tepeden tırnağa örten giysidir.
d) Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir.
e) Çarşaf ve peçedir. (elmalı. C:6-s:337)
f) Vehbi efendi nur suresinin 31. ayetini tefsir ederken şöyle der "hatunların zinetini setriçin çarşaf örtünmeleri lazım ve vacib olduğu bu ayetten sarahaten müstefad olan fevaid (istifade edilen faideler) cümlesindendir” (Hülasatül Beyan : c: 9.s:3719)
3- cilbabı giyme tarzı :
1- İbni abbas (r.a) yukarıda mealini verdiğimiz Ahzab suresinin 59. ayeti hakkında şöyle demiştir "Allah mü’min kadınlara bir hacet için dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarının üzerinden cilbablarıyla örtmelerini ve yalnızca bir gözlerini açmalarını emretmiştir. (Taberi, İbni Kesir, Suyuti Dürrül Mensur Ve Sabuni)
2- İbni Sirin şöyle demiştir : bu ayeti (tabiinin büyük alimlerinden) Abidetüs-selmaniden sordum. Elbisesiyle başını, yüzünü örterek, sol gözünü açarak, hareketleriyle nasıl olacağını gösterdi. (Suyuti Dürrül Mensur, İbni Kesir )
3- İbni abbas ve Katade şöylede demişlerdir : Alnının üzerinden bağlar, diğer ucunu da burnunun üzerinden bırakır. Gözleri görünse de bu hal onun göğsünü ve yüzünün büyük bir kısmını örter. Hasanı Basri ise "yüzünün yarısını örter” demiştir. (Tefsiri Kurtubi ve İbni Kesir)
4- Tefsiri Beyzavi : Bir hacet için dışarı çıktıklarında çarşaflarıyla bedenlerini ve yüzlerini örtsünler. (c: 2-s:252)
5- Ebul Ferec İbnül Cevzi : başlarını ve yüzlerini örtsünler. (Zadül Mesir. C:6-s:422)
6- Tefsiri Celaleyn : Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar.
7- Sahabe ve tabiin döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. (Tefhimül Kur’an: c:4.s:459)
8- Tefsirlerin izahlarından anlaşılacağı üzere : cilbabı örtmekte iki şekil vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. (Elmalı : c:6-s:338)
4- Cilbabın tatbik şekli :
1- Ümmü Seleme (ra) şöyle demiştir : cilbab ayeti nazil olduğunda ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılıkla çıkmışlardı ki; başları üzerinde kuşlar varmış gibi idi. (Elmalı : c.6-s.338, Kurtubi)
2- Hz. Aişe (r.a)de şöyle demiştir : Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Cilbab ayeti indiği zaman mırtılarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah (asv) arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi idi. (Elmalı : c.6-s.338) (mırtı bir çeşit kumaştır)
3- Hz. Aişe (r.a) nın cilbabıyla yüzünü örttüğüne dair buharide bir rivayette vardır.
4- Rivayetlerden anlaşıldığına göre peygamberimiz (asv) döneminde peçe takan kadınlar bile vardı. (Bütün Yönleriyle Asrı Saadet: c.4.s.356)
5- Müslüman ahalide günümüze gelinceye kadar yukarıdaki kur’anın emri ve onun izahları muvacehesinde hareket etmişlerdir. Elmalı yukarıdaki cilbabın sarma şeklinin birincisini, yani yalnızca bir gözü açık bırakmayı tarif ederken "bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde annelerimizin tesettür tarzı bu idi” der. İkincisini anlatırken de " 1310 da İstanbula geldiğim zaman İstanbul hanımları bir peçe ilave edilmek ve elde açık şemsiye bulunmak şartıyle tesettür tarzları da buydu” der. . (Elmalı : c.6-s.338)
6- Hülasa : Çarşaf, luzumsuz, gereksiz bir takva değil kur’anın emridir. Başta sahabeler olmak üzere Ümmeti Muhammedde şimdiye kadar bu emre imtisal edegelmişlerdir. Günümüzdeki hanımlarda "kınayan kimsenin kınamasından korkmazlar” ayeti mucibince bu emre imtisal etmelidirler. Fakat başkalarına bu hakikatı anlatır veya tavsiye ederken karşıdaki muhatabın durumunu da gözönünde bulundurmak gerekir.
Mesele :
Burada şöyle bir itiraz akla gelebilir : "Görünen kısmı müstesna, zinetlerini göstermesinler.” (Nur: 31) ayetinde görünen kısımdan kasıd ülemanın cumhuruna göre eller ve yüzdür. Buna göre eller ve yüz avret değildir ve örtmeye gerek yoktur. Halbuki yukarıdaki açıklamalarda, dışarı çıkarken kadının yüzünü de örtmesi lazım geldiği anlatılıyor. Bu ise bir çelişkidir.
Elcevap: Ayetteki ibaha ve ülemanın "el ve yüz avret değildir” ifadesi, kadının evinden dışarı çıkarken yüzünü açmasına bir cevaz vermiyor. Bu hususta ülema el ve yüzün açılmasıyla ilgili şunlarıda söylemiştir:
1- El-yüz avret değildir demekle bunları açmak gerekir manası kastedilmemiştir. Bazı haller ve zamanlarda bunları örtmede zorluk olduğu için şeriat bunda ruhsat göstermiştir. Fakat bu ruhsat daimi değil, bazı hallerle kayıtlıdır.
2- İbadet esnasında (ihram, namaz gibi durumlarda) kadın el ve yüzünü açar. (Beyzavi, Makalatı Kevseri)
3- Mahkemede şahitlik, dünürlük, tedavi gibi sebeplerle kadın el ve yüzünü açabilir. (Razi (mefatihül gayb), Elmalı)
4- Ülemanın kadının el ve yüzünü açmasına verdiği cevaz fitne olmadığı zamanlarla mukayyeddir. Fitne korkusu olduğu takdirde kadının yüzünü örtmesi emredilir. (Makalatı kevseri : 309, Tefsiri Kurtubi, Tefsiri Celaleyn)
5- Genç bir kadının erkekler arasında yüzünü açması men’ edilir. Çünkü bu durumda fitne söz konusudur. Yahut şehvetle bakmak söz konusudur. Bunun manası şudur : böyle bir kadın erkeklerin yüzünü görüp, fitne meydana gelir korkusuyla yüzünü açmaktan alıkonulur. Çünkü yüzü açık olan kadına şehvetle bakılır. (Zuhayli:c.1.s.458, İbni Abidin Tercemesi: c.2.s.113) Günümüz geçmiş asırlarla mukayese edilemeyecek kadar fitneli bir zamandır. Ülemanın kendi asırları için söyledikleri şey bizim için muzaaf bir durumdur.
Mahmud Efendi Hazretleri hanım hocalara yaptığı bir sohbette, son zamanlarda, okuyan hanım talebelerin ve hocaların giyim ve kuşamda verdikleri tavizlerden bahsetti ve adeta fırça çekti. Verilen tavizlerden çok rahatsız olduğu ses tonuna yansıyan Efendi Hazretlerimiz "Türkiye bizim vatanımız. Onun muhafazası da size bırakılmıştır. Bizler şeriatı muhafaza ettiğimiz de vatanımızı da muhafaza etmiş oluruz.” dedi.
İşte o sohbetten bir kesit:
Hatice validemiz buyurdu ki: "Benim elim onların yani çarşaflıların üzerindedir.” Burnun gözükürse asıl en güzel yerin gözüktü demektir. Sabredin, cennet gizlenme yok. Çocukluğu bırakalım. Çarşaflı eğer çarşafın kıymetini bilirse cihan ona dokunamaz. Eti dokunsa cihan yıkılır. Allah’ın bir veli kuluna dokunmak ne demek! Hadis-i Kudsi de Allahu Teala şöyle buyuruyor: "Kim benim veli kuluma düşmanlık edere muhakkak ben ona harb ilan ederim. Onu yere sererim.
Bir zamanlar gazeteciler sokakta bir çarşaflı görseler resmini çeker onun hakkında kötü şeyler yazar, çizerlerdi. Şimdi Elhamdülillah yok. "Elbette muhakkak siz zelle idiniz de Allah size Bedir’de yardım etti.” Biz kendimiz mi bu dereceye geldik? Şimdi sen kalk çarşafı boz elbiseye benzet. Bu bizim dinimize sığmaz. Ben bunu kabul etmiyorum. Bir de suratları da açıldı. Yüzünü kapatacaksın, peçe de takmayacaksın. Biz bu İstanbul’a peçeli geldik. Efendi Babaya peçeyi sordum:"Çok güzel örtmek lazım, peçeye lüzum yok” dedi. Çarşafı bozup nereye gidiyorlar. Eğer sizde öyle yapıyorsanız çarşafı terk ediyorsunuz demektir. Korkarım çerşaf sizi terk eder.
Çarşafı iki parça yapmak, arkasını kesik bırakmak yavaş yavaş çıkarmak demektir. Hemen çarşafları düzeltelim.
Aklıma gelmişken söyleyeyim, bizim çarşaflıların ayakkabıları da değişti. Çarşafın altına topuklu ayakkabı giyiyorlar. O kimse daha İslamın bilincine ulaşmamış demektir. Onların şekillerine giriyorlar. Onlara meyil ediyorlar. Hud Suresi 113. ayetinde buyruluyor ki; "Sakın onlara meyil etmeyin, heybetiniz gider. Size ateş yapışır.” Kafirler neden onlara benzememizi istiyorlar? Onlar İslam kıyafetlerinden korkuyorlar da ondan. Çünkü heybetli görünüyorsunuz. Eyvah Eyvah! Ya Rabbi Sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in taraftarlarını onlara zerre kadar bile benzemekten muhafaza eyle.