Önsöz
'İnsanların (bizzât) ellerinin (kendilerinin) kazanmış olduğu (kötü) şeyler(in uğursuzluğu) sebebiyle karada ve denizde fesat (ve bozgunlar) belirmiştir.
Tâ ki O (Allâh-u Te‘âlâ), (kulların) yapmış oldukları (kötü) şeylerin (tümünün cezâsını âhirette vermeden önce) bir kısmını(n vebâlini dünyâda) onlara tattırsın diye. (Böylece) ola ki onlar (günahlardan) dönerler.' (er-Rûm Sûresi:4l)
Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Te ‘âlâ Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallellâhu Te ‘âlâ Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
'Bir milletin içerisinde fuhuş (zinâ) ortaya çıkıp, nihâyet o millet onu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde tâûn (vebâ) hastalığı ve onların geçmişlerinde vukû bulmamış (görülmemiş) ağrılar (hastalıklar) yayılır.'
(İbnü Mâce, es-Sünen, el-Fiten:22, rakam:4019, 2/1332; el-Hâkim, el- Müstedrek, rakam:8623, 4/583; Ebû Nu‘aym, Hılyetü’l-evliyâ, 8/333; el- Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân, rakam:3315, 3/197; İbnü ‘Asâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, 35/260; es-Süyûtî, Câmi'u’l-ehâdîs, rakam:26326, 23/416; ‘Alî el-Müt- takî el-Hindî, Kenzü’l- ‘ummâl, rakam:44010, 16/80)
İmâm-ı Şâfi‘î’nin en büyük talebesi ve yakını İmâm-ı Müzeni (Rahimehumellâh) şöyle demiştir:
'Bir kitap yetmiş kere gözden geçirilse de mutlaka onda bir hatâ bulunur. Çünkü Allâh-u Te‘âlâ Kendi Kitabı dışında hiçbir kitabın hatâsız olmamasına karar vermiştir.'
(el-Hatîb, Mû^ıhu evhâmil-cem'ı ve’t-tefrîk, 1/14)
Ey kâri-i kerîm (kıymetli okuyucu)!'Bir ayıp görürsen (aleyhime konuşacağına) o (hatâyı düzelterek) boşluğu kapat,Ne kadar yüce ve üstündür Kendisinde ayıp bulunmayan O Zât!' (el-Haskefî, ed-Dürru’l-muhtâr, 6/812)
MUKADDİME
Bulaşıcı hastalıkları geçmiş ümmetler için azap, bu ümmet için ise rahmet ve şehâdet (şehîdlik) vesilesi kılan Allâh-u Te‘âlâ’ya sonsuz hamd-ü senâlar olsun.
Nihâyetsiz salât-ü selâmlar kendisi hürmetine azapların rahmete dönüştüğü Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in, kendilerinin yüzü suyu hürmetine salgınlardan Allâh-u Te‘âlâ’ya sığındığımız Ehl-i Beyti’nin ve tâûn gibi bulaşıcı hastalıklar nedeniy ve not;le şehîd olan ashâbmın ve cümle sahâbesinin üzerine olsun.
Şu bilinsin ki; bu risâle 'Corona' adıyla ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalığın Çin’de başlayıp tüm dünyâyı sarması ve bizim memleketimize de uğraması nedeniyle telif edilmiştir.
Bu risâle; bulaşıcı hastalıkların geçmiş ümmetler hakkında büyük bir azap olduğu hâlde bu ümmet hakkında ne türlü keffâretlere ve türlü rahmetlere sebep olacağı ve ölümle sonuçlanırsa şehîdliğe vesile olacağını beyân etmektedir.
Ayrıca bundan korunma ve kurtulma sebepleri hakkında hadîs-i şerif ve rivâyetlerde zikredilen duâlarm beyânı gibi önemli konuları ihtivâ etmektedir. Tabî ki bütün belâlar nefislerimizin şerlerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim
'Size isâbet eden herhangi bir musibet, kendi ellerinizin
ıbi’l-fıil) kazanmış olduğu (kötü) şeyler(in uğursuzluğu) sebe-biyledir. Yine de O, birçoğunu affetmekte (ve onlara cezâ vermemektedir. (Aksi takdirde yeryüzünde hiçbir canlı bırakacak değildir.)' (eş-Şûrâ Sûresi:30) kavl-i şerifi bu hakikati nâtıktır.
Bütün belâların günahlarımız sebebiyle başımıza geldiği hu- sûsundaki bâzı hadîs-i şerifleri risâlemizin içinde bulacaksınız.
Hazreti Mevlânâ (Kuddise Sirruhû) da:
'Zekâtlar tam verilmediğinden bulutlar gelmiyor,
Zinâ çoğaldığındandır ki altı yönden vebâ yayılıyor. '
beyitlerinde zekât verme farzı terk edildiğinden dolayı yağ ve not;murların yağmamasından, mahsullerin eksikliğinden ve bere ve not;ket kalmadığından bahsediyor.
Vebâ gibi bulaşıcı hastalık mikroplarının da zinâ gibi fuhşi- yât yüzünden yayıldığına dikkat çekiyor.
Zâten Abbâs (Radıyallâhu Te‘âlâ Anh)m, yağmur duâsı önce ve not;sinde buyurmuş olduğu:
'Ey Allâh! Şu bir gerçektir ki; her belâ(ya sebep olan kader) mutlaka bir günah sebebiyle (gökten) inmiştir ve o
(yazının meydana getirdiği sıkıntı) ancak tevbe ile açılmıştır.' (ed-Dînevrî, el-Mücâlese, rakam:727, 3/102; îbnü ‘Asâkir, Târîhu Me- dîneti Dimeşk, 26/358; îbnü Hacer el-‘Askalânî, Fethu’l-Bârî Şerhu Sa ve not;hihi ’l-Buhârî, rakam:1010, 2/497; el-Kastallânî, İrşâdü’s-sârî, rakam: 1010,
2/238; Aynı mif., el-Mevâhib, 3/374) şeklindeki âyet ve hadîslere da ve not;yanan bu beyânı da aynı noktaya temâs etmektedir.
Hâl böyle olunca bizlere de bütün günahlarımızdan tevbe-i nasûh ile Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ’ya dönerek çokça tevbe istiğfar etmek düşüyor.